NEREDE YAŞIYORUZ ?
Çağımızın getirdiği sorunlardan birisi olarak dile getirebilecek ana sıkıntılardan birisi yaşadığımız alanlara göstermediğimiz saygıdır.
Çoğunluğumuz kendimizi hayata karşı yorgunluk veya motivasyon eksikliği içinde olduğuna dair insanlara ifade ederiz. Peki neden bulunduğumuz mekan veya yaptığımız işlerden memnun değil ya da isteksiziz ?
Mekanlar bizim için sadece yapılacak işlevlerin geçirildiği yer mantığındadır ancak bu aslında sorunun tam kendisidir. Bulunduğumuz mekan (cafe,spor salonu,okul vs) size ve enerjinize hitap etmeyen tarzda dizayn edilmişse alabileceğiniz verim ve kendinize odaklı çalışma arzunuz ciddi oranda engellenecektir. Peki hangimiz çevremizdeki bu eksiklikleri düzeltmek için çaba harcıyoruz ? Kaçımız iş yerindeki masasını güzelliştirmek için çiçek,sevdiği bir oyuncak veya hoş bir süs yerleştiriyor ? Yaşadığımız yerler bizi yansıtan detaylardır. Sizin masanızın üzerinde duran süs veya yatağınızın başındaki saatin tasarımı dahi kişiliğinizden,fikirlerinize veya zevklerinize kadar insanlara fikir vermektedir.
Giyimlerimize gösterdiğimiz özeni aynı şekilde içinde bulunduğumuz mekanlara da göstersek bu bizi çok mu meşgul biri yapar ? Veya başka önemli olduğunu düşündüğümüz işlerimize engel olur ? Kesinlikle ikisi de olmayız.
Tıpkı herkes kapısının önünü süpürse tüm sokak tertemiz olacaktır sözü gibi değil mi ?
Sadece hayal edin '' Tüm bahçeler birbirinden farklı mis kokulu çiçeklerle süslenmiş,herkesin isteğine göre renklerle boyanmış kapılar..duvarlar..belki hayvanlar var veya hayvan olmayan evde dışarıdaki canlarımız için (Metin Uca'nın dediği gibi Haycanlar) kaplar,sular,mamalar var,girdiğiniz sokak sizde huzur,yaşama sevinci hatta belki orada yeni bir şey yaratma hissi veriyor... Bu sokakta her zaman yürüyorsunuz.''
-Yeni Bir Şey Yaratma Hissi
Gelişemeyişimizdeki en büyük sorunumuz aslında tasarım yapmak veya yaratıcı olmak için doğru ortamda olmayışımızdır.
CAROLYN SUN
Çalışma alanı ortamının orada çalışan insanları etkilediği yaygın bir bilgidir. Yaratıcı tasarım, özellikler ve ofis alanı düzeni büyük yeniliklere ve üretkenliğe yol açabilir - veya bastırabilir.
Dünya Sağlık Binası Konseyi’nin son raporunda (2014), “Bir ofis tasarımının (örneğin; hava kalitesi, aydınlatma, gürültü, görünüm ve his) işgalcilerin sağlığını, refahını ve verimliliğini etkilediğine dair çok büyük kanıtlar var. .”

Kiminize abartı bir örnek gibi gelebilir. ''Koskoca patronum kaydıraktan mı kayayım ? O kadar renkte ben nasıl yazıma odaklanayım ?'' tüm bunlar bir klişedir.
Tabi ki çalıştığımız mekanda kaydırak olmak veya renkli ışıklarla oturmak zorunda değiliz daha sade ortamlarda da huzur bulabiliriz.
Sadece iş mekanlarımızda peki bunu yapmalıyız ? Kişinin günlük olarak geçirdiği yer sayı olarak hangisinde çoğunluktuysa aslında maalesef o mekana ait oluyor. İş yerinizde istediğiniz konfora veya sizi yansıtan detaylara sahip olamayabilirsiniz. Peki ne yapalım pes mi edelim ?

Sizde de akşam vakti gördüğünüzde hoşunuza gidebilecek bir etki bırakmadı mı ? Üstelik sadece bir ışık fotoğrafı. Aklımızda direkt böyle ışıklarla süslü sevdiğimiz insanlarla olduğumuz veya tek oturduğumuz sıcak bir bahar akşamı,dizaynı size ait samimi bir bahçe görünümü canlanmadı mı ? (Umarım canlanmıştır.)

Veya küçük bir balkonu bu şekilde dizayn etmek.
Akşamları işten gelip 2k (kahve-kitap) ikilisi ile günün stresini atmak,biraz olsun kafa dinlemek ve ondan sonra yapılacak işlere dönmek herkes için iyi olmaz mı ?
Lütfen yaşadığımız mekanların kıymetini bilelim ve ona göre yaşayalım. Tasarım sadece meslek olarak yapacak olduğum mimarlık değildir. Tasarım sadece bizlere ait değildir.
Herkes mutlu olduğu ortamı yaratabilir. (Bu bazen bir çiçek,kocaman bir televizyon veya çok ufak biblo ile olabilir.)
Mekanlar sadece bulunduğumuz yerler değildir. Mekanlar aslında tamamen bizizdir. Herkes kendi mutlu olduğunu mekanı yaratmalı çünkü değişim öncelikle bizden başlar.
Umarım okurken keyif alır ve kendimi uzun zamandır mutlu etmiyormuşum veya bu stres bu yüzden mi dur şu duvarı bir değiştireyim ya da koltuğu iteyim aa şu boş yere o sevdiğim atlı tabloyu alayım dersiniz ve biraz olsun hayatlarınıza dokunmuş olurum.
Bir sonraki uzun ve uyandırıcı olduğunu düşünmek istediğim yazılarımda görüşmek üzere.