top of page

METAMORFOBİA




Birçok amaç için özgün belleğinden koparılarak yeniden revitalize edilerek görüntülerle sıvanan mekanlar farklı kimliklerle karşımıza çıkmakta, Geçmişin mekanları yeni işlevleri ne olursa olsun dik bir şekilde duruşlarını, kalkanlarını muhafaza etmektedir. Uygulanan bu devrimsel müdahale, yapıya saygı çerçevesinde yapıldığında mekanın ömrüne ömür katarak, belge niteliğindeki tarihsel dokunun geleceğe uzanmasında bir köprüyü oluşturmaktadır. Yapının karakterinin önemsenmediği uygulamaları da görmüyor değiliz. Bazen Farklı maskeler takmış mekanların çaresizce  rol oynadığını görebilir bunu yeni yüzleri üzerinden okuyabilirsiniz.


Bu durumun yanında yeniden işlevlendirme den nasibini alamamış yapılarda, trajikomik bir duruşla varlıklarını devam ettirmekte, bu olan biten süreci belkide alaycı bir tutumla seyretmektedir. Bir zamanlar romantik görüşün getirdiği sanat yapıtının dokunulmazlığını hatırlatırcasına, bu yapılar Çürümeye terk edilmiş bir şekilde kendi kimliklerinden bir şeyleri gururla fısıldamaktadır.


Bu çerçevede ele aldığım çalışma Tarihi yarımadanın merkezinde bulunan zamana, döneme şahitlik  yapmış devrimci bir yapının gözünden İstanbul'da tarihsel doku içerisindeki yapısal yalnızlık durumunun bir nevi tahlilini yapmak, geçirdiği süreci kabullenip tahribatlarıyla konuşan kadim bekçilere söz hakkı verip sükunetini bozmaktır. Bu deneysel çalışma tarihi yapının deneyimlenmesi sonucu ortaya çıkan mekansal dışavurumları fotoğraflar yardımıyla aktararak bir "metamorfobia" oluşturmaktır.


İstanbul her anlamda artık o kadar çok ki bu çokluk içerisindeki eski bir yok, yeni bir Başkaldırının ta kendisini oluşturmaktadır. Gelecek artık eskisi gibi değilse Gelecekte eski metamorfoza uğramış bir Kavram olarak yeni'nin ta kendisini oluşturacaktır.









66 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page